
Gem kontrol edilmesi güç canlılara vurulur. Hiç gem vurulmuş bir koyun göremezsiniz. Ya da çift süren bir öküze de gem vurulmaz. Çünkü gerekmez. Ama cıva gibi bir ata binecekseniz ya da arabaya koşacaksanız gemlemeniz gerekir. Durması gerektiğinde ağzına takılı demiri çekeceksiniz ki, onun acısıyla durması gerektiğini anlasın. Nefsimiz de deli bir tay gibidir.

Bir insan, hem şu an içinde yaşadığı hem de ileride yaşama durumunda bulunduğu hayatını hayatlandırmak, canlı bir zamana sahip olmak istiyorsa, onu Allah�ın yolunda Cenab-ı Hakk�ın rızası istikametinde kullanmalı, zamanın her parçasına, Cenab-ı Hakk�ın mübarek ismini işlemeye çalışmalı.

* Amel ancak niyetledir. Ve bir kişiye ancak niyet ettiği vardır.
* Kişinin malayaniyi (manasız boş söz) terk etmesi İslamiyet�inin güzelliğindendir.
* Kendi nefsiniz için istediğiniz ve sevdiğiniz şeyi, din kardeşiniz için de istemedikçe hiç biriniz tam iman etmiş sayılmazsınız.
* Şüphesiz helâl belli, haram da bellidir. Allah güzeldir, ancak güzel şeyleri kabul eder.
* Müslüman, Müslümanlara eliyle ve diliyle zarar vermeyen kimsedir. Sen, Allah�ın azabından kork ve rahmetini um; havf ile reca (ümit ve korku) arasında ol. Fakat ümidin korkuya (recân havfe) galip gelsin. Sıhhatli olduğun halde, korku ve rahatlık arasında sabit ol. Cenab-ı Allah hakkında hüsn-i zanda bulun. Oğlum! Bozuk itikatli olanlardan uzak olmanı, kalb-i selim sahibi olarak ölmeni isterim. Şüphesiz Allah (cc) Gafûr ve Rahîm�dir.

-Yemeğe �Bismillah� diyerek başlamak zikirdir. Bu iştihayı verip, bu yiyeceği nasip eden Yaratan�ı düşünmek �fikir�dir. Yemek sonunda �Elhamdülillah� diyerek kalkmak ise şükürdür.
Sofraya böyle zikirle başlayan, fikirle devam eden, şükürle de kalkan kimse, sofra kültürünü yaşayan ve de yaşatan kimsedir.
Böyle kimseler sofrasında bereket, kalbinde de hep mutluluk ve huzur hissederler...
Alimlerimiz sofra kültürümüzü anlatırken bazı sünnet ölçülerine de dikkat çekiyor ve diyorlar ki:
-Sofraya zikirle oturup, fikirle devam ederken şükürle kalkan kimseye layık olan, midesini aşırı yemekle doldurmamak, tıka basa yememek... İhtiyaçtan fazla yemeye alışmak hem sünnete aykırı hem de sıhhate...
Hem tıp hem de dini ilimlerde ihtisas yapmış bir alime sormuşlar:
-Kur�an-ı Kerim�de insan sağlığı ile ilgili bir ayet buldunuz mu? diye. Şöyle cevap vermiş:
-Kur�an-ı Kerim�de insan sağlığı ile ilgili çok ayet vardır. En başta geleni ise şu ayettir:
-Yiyiniz, içiniz ama çok yiyerek israf etmeyiniz. Allah israf edenleri sevmez!..
Alim şöyle devam etmiş sözlerine:
-Anlaşılıyor ki, helalinden yiyip içmek serbesttir. Ama çok yemek serbest değil, en azından mekruhtur!.. Çünkü çok yemekte israf vardır. Allah ise israf edenleri sevmez!..
Nitekim bu ayeti tefsir eden en eski tıp adamı meşhur İbn-i Sina da şu açıklamayı yapmıştır:
-Yediğinizde israf yapmayın, az yiyin. Yemekten sonra dört-beş saat bekleyin. Üst üste yiyip de mideyi yormayın!.. Şifa hazımdadır.
Aslında yemek konusunda en nihai ölçüyü Efendimiz (sas) Hazretleri vermiştir:
-Midenin üçte birini yemeğe, üçte birini suya, kalan üçte birini de rahat nefes almaya ayırın!..
İşte size sünnete uygun şekilde sofraya oturma ve sofradan kalkma kültürümüz...
Yani sofraya iştiha ile oturmalı, yine iştiha varken kalkmalı, midede suya, nefes almaya her zaman yer bırakmalıdır.
Sahabeden Semüre bin Cündeb�in oğlu yemekten sonra kusmuştu. Çok yedikten sonra kusmayı hayra alamet saymayan baba Semüre şöyle dedi:
-Şayet bu kusmadan dolayı ölmüş olsaydın, cenaze namazını kılmakta tereddüt ederdim!..
Demek ki, çok yemekten dolayı ölen insanı, namazı kılınamayacak derecede günahkar kimse gibi görüyordu sahabeler.
Hazreti Ömer Efendimiz (ra)�in ikazı da düşündürücüdür. Şöyle diyordu meşhur sözünde:
-Nefsin arzu ettiği her şeyi yemek israftandır. Allah ise israf edenleri sevmez!..
Şunu da ilave ediyordu sözüne:
-Unutmayınız ki yediğiniz helal ise hesabı, haramsa azabı vardır!.. Demek ki insan, iradesine sahip olmalı, aklına gelen her şeyi alıp yeme alışkanlığı gibi bir irade zaafına düşmemeli, hem sıhhatini, hem parasını, hem de sofra kültürünü korumasını bilmelidir!..
Helal kazanç kolay harcanmaz
Helal kazanç kolayca harcanamaz, birtakım gereksiz şeyler ihtiyaç olarak görülüp de müsrifçe para kullanma sorumsuzluğuna yönelinemez. Bilhassa böyle günlerde. Çünkü helal kazanç çok zor elde ediliyor. Asla kolayca ele geçirilemiyor. Elbette zor elde edilen şeyler zor harcanacak, elden çıkarılırken defalarca düşünülüp tartılarak sarf edilecektir.
Bu sebeple, hayatlarını helal rızıkla tamamlamak hedefinde olanlar, haram lokma yemekten, yılandan, akrepten korkar gibi korkanlar, israftan da korkacaklar, ihtiyaç olmayan gereksiz şeyleri ihtiyaç gibi görerek lüzumsuz şeylere para sarf etmekten çekineceklerdir.
Bu çok makul ve meşru bir titizliktir. Cimrilik sanılmamalıdır.
Hatta, yemeklerde bile şöyle bir düşünüp taşınma gereği duyarak, görenek belasıyla alışılan yemek çeşitlerinden de bir ölçüde kaçınacak, sünnet olan, en az çeşitte karar kılmaya gayret göstereceklerdir.
Yemeklerinde hep bol çeşide alışan, bu yüzden kazancından da hep şikâyette bulunan bir obur adama, Geylani Hazretleri şöyle ikazda bulunmuştur:
Sizi çok yemek öldürdü, bizi de az yemek diriltti!
Evet, israflı sofralarda midesini tıka basa dolduran kimsede manevi konulara karşı bir ölü ilgisizlik ve duyarsızlığı başlar. Onun bütün meselesi bitmek bilmeyen israflı ihtiyaçlarıdır. Bunu da helal kazançla temin edemediğinden felsefe değişir, malum şu tekerleme de gelişir:
Ver Allah�ım ver, kulun haram helal demez yer!
Böyle bir sonuç, sünnetten uzaklaşıp israfa dalmakla, ihtiyaç olmayan şeyleri ihtiyaç sanıp bol harcamakla meydana gelir. Bilmem yanılıyor muyum? İsterseniz bir de siz deneyin israfsız iktisatlı hayatı...
AHMED ŞAHİN
* Mevlana�dan öğütler
Ekmeğin zevkini, ancak aç kimse bilir; tok olan, o zevki, hiç bilmez! Ekmekçi dükkanındaki ekmeklerden dükkanın ne haberi vardır?
Ekmekçi aç olsaydı, ekmeği hiç satmazdı; seher rüzgârı gülün kıymetini bilseydi, onu saçıp dökmezdi!
||||| TARİFLER ||||||||||
Bayat ekmek pizzası
***
Ekmek tatlısı
Malzeme: 2 adet ekmek, 6 adet yumurta, 1 fincan süt, bir tavalık ayçiçeği yağı, 2 kilo şeker.
***
Kalacuş
***
Ekmek oğması
Bayat ekmeklerin içi -istenirse, kabuğu ile birlikte- ufalanır; bir kapta eritilen tereyağına dökülerek kavrulur. Sonra üzerine bir yumurta kırılıp ekmek ufakları ile alt üst edilir. Ardından 1 bardak süt dökülüp yeniden karıştırılır. Çok hafif ateşte süt çekilinceye kadar bekletilir. Süt çekilince ateşten alınır; üzerine bir bez konularak demlendirilir. Ilıyınca yenilir.
***
Muhammara
Malzeme: 2 adet ekmek, 50 gr ceviz içi, 2 adet iri boy kuru soğan, 2 diş sarımsak, 1 bağ maydanoz, 250 gr beyaz peynir, 50 gr pul biber, 50 gr sıvı yağ, 1 yemek kaşığı tuz, 100 gr domates salçası.
Yapılışı: 2 adet ekmek içi suyla ıslatılır ve suyu sıkılır. Bir karıştırma kabına alınır. 50 gr ceviz içi çekilir. İki adet kuru soğan, sarımsaklar ve maydanoz çok ince şekilde çekilir. İçine rende beyaz peynir, pul biber, tuz, sıvıyağ, salça konulur ve hepsi karıştırılır. Hazırlanan karışım kanepe şeklinde dilimlenmiş ekmekler üzerine sürülerek servis yapılır.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder